«Sevgili Okur,
Senin herkese açık bir mektubun alıcısı olabileceğinden kuşku duyuyorum. Çünkü aramızda her zaman çok daha özel bir ilişki oldu. Yakınlığımız basılı kâğıtlardan ibaret değil. Ben gözlerinin gezindiği sayfalarda yaşayan biriyim ve sana sözcükler aracılığıyla sesleniyorum. Bu yüzden sevgine olduğu kadar yargılamana da açığım.
Kim olduğunu hem biliyorum hem de bilmiyorum. Hem bilmek hem de bilmemek istiyorum. Sesimin sana nasıl, ne kadar uzanabildiğini elbette merak ediyorum. Çünkü ben seni sarsmak, eğlendirmek, unutmuş olduklarını hatırlatmak ve aşındırdığın soruları yeniden canlandırmak için yazıyorum.
Ben yalnızca yaşama ayak uydurma güçsüzlüğüm taşıyamayacağım kadar ağırlaştığında kaleme sarılıyorum. O zaman gerçeği kurmacanın ve yanılsamanın araçlarıyla kendimce yeniden tanımlamaya uğraşıyorum. Bunu yapmaya çalışırken kapıldığım umutsuzluğu sana anlatamam. Yazma tutkumun vazgeçilmezliği belki de bunu yenmeye yöneliktir, özü budur.»