tr
Stefan Zweig

Rilke'ye Veda

Obavesti me kada knjiga bude dodata
Da biste čitali ovu knjigu otpremite EPUB ili FB2 datoteku na Bookmate. Kako da otpremim knjigu?
Stefan Zweig’ın Rainer Maria Rilke’ye vedası… Elinizdeki kitap Zweig’ın Rilke’nin ölümünden yaklaşık iki ay sonra ve 10. ölüm yıldönümünde yaptığı iki konuşmadan oluşuyor. Türk okurunun en sevdiği Batılı şairlerden Rilke, yine en sevdiğimiz yazarlardan Zweig’ın kaleminden.

“Bazen bir halk, bir şair öldüğünde şiirin de sanki onunla birlikte öldüğünü düşünür. Belki İngiltere de benzer bir durumu yaşamıştır tek bir on yıl içinde Byron, Shelley ve Keats gittiğinde. Bunun gibi trajik zamanlarda son giden şair aynı zamanda kuşağının şair sembolü olur ve görüp göreceğimiz sonuncusu olduğunu düşünerek titreriz. Bugün biz Almanya’da şair dediğimiz zaman hâlâ onu [Rilke’yi] düşünmekteyiz ve bu arada onun sevgili görünümünü onunla karşılaştığımız her yanda bakışlarımızla aramaktayız, bu görüntü çoktan zamanımızdan ayrılarak zamansız olana geçti ve ölümsüzlüğün mermerden ormanında heykel oldu.”

-Stefan Zweig
Ova knjiga je trenutno nedostupna
84 štampane stranice
Godina izdavanja
2015
Da li već pročitali? Kakvo je vaše mišljenje?
👍👎

Citati

  • Duygu Harmancı Karagülleje citiraoпре 6 година
    Tüm nesneler bana daha yakın
    ve tüm biçimler daha görünür oluyor.
  • Duygu Harmancı Karagülleje citiraoпре 6 година
    Toplama ve dinleme anlamında daha yüksek bir yaratıcılığa erişmek için genç Rilke dünyaya açıldı, ebedi vatansız ve caddelerin hacısı olarak tüm ülkelere gitti. Rusya’da bulundu, şiirlerinde Kremlin’in çan sesleri çınlasın diye, içinden binlerce insanın ve kaderlerinin geçtiği Tolstoy’un gözlerinin içine baktı, bu bakan maviyi anlamak için. İspanya’yı, İtalya’yı, Mısır ve Afrika’yı gördü, sırf yaratıcı sinirlerinde ve duyusunda ağaçsız ülkede bizim ormanlı dünyamızdan farklı olarak güneş ışıklarının nasıl başka çizgiler çizdiğini anlamak için, İskandinavya’ya gitti, beyaz geceleri yaşamak
  • Duygu Harmancı Karagülleje citiraoпре 6 година
    deniz kıyısını, evet denizleri, ötede uğultularla ve yıldızlarla uçup giden yolculuk gecelerini anımsamalı. Bunların hepsini birden düşünmek de yetmez. Birbirine hiç benzemeyen sayısız sevişme gecesi de anılarda yer almalı, doğum sancısı tutanların çığlıkları da, beyazlar içinde uyuyan loğusalar da. Ama insan aynı zamanda ölüme gidenlere eşlik etmeli, oturmalı onların açık pencereli odalarında, kesik kesik inlemelerini dinlemeli. İnsanın anılarla dolması da yetmez. Unutabilmeli onları çok fazla olduklarında. Ve yeniden gelmelerini beklemeli büyük bir sabırla. Sadece anılara sahip olmak yetmez. İçimize girip kanımıza karıştıkları, bakışımız ve davranışımız oldukları zaman, isimsiz ve bizden ayırt edilemez olduklarında, işte hiç beklenmeyen o anda bir mısranın ilk sözcüğü anıların ortasından ayağa kalkar ve sizden ayrılır.”
    Toplama ve dinleme anlamında daha yüksek bir yaratıcılığa erişmek için genç Rilke dünyaya açıldı, ebedi vatansız ve caddelerin hacısı olarak tüm ülkelere gitti. Rusya’da bulundu, şiirlerinde Kremlin’in çan sesleri çınlasın diye, içinden binlerce insanın ve kaderlerinin geçtiği Tolstoy’un gözlerinin içine baktı, bu bakan maviyi anlamak için. İspanya’yı, İtalya’yı, Mısır ve Afrika’yı gördü, sırf yaratıcı sinirlerinde ve duyusunda ağaçsız ülkede bizim ormanlı dünyamızdan farklı olarak güneş ışıklarının nasıl başka çizgiler çizdiğini anlamak için, İskandinavya’ya gitti, beyaz geceleri yaşamak

Na policama za knjige

fb2epub
Prevucite i otpustite datoteke (ne više od 5 odjednom)