zengin bir kültürel muhtevaya sahip bir medeniyetin üyeleri olarak, elbette istisnalarımız olsa da, kendi dışımızdaki toplumları, onların kültürlerini ve tarihlerini pek iyi bilmiyoruz. Belki kendi zenginliğimizin bize yeterli gelmesi bizi bu noktada pek 'dışarı'yla ilgilenmekten alıkoyuyor.
Kuşkusuz, bu eksikliğimizi gidermenin en iyi yolu, o toplumların insanlarıyla kitaplardan değil de, belli bir ilişki zemini geliştirip yüz yüze tanışmak ve onları daha iyi tanımaya gayret etmekten geçer. Eğer bu mümkün olmuyorsa, o zaman ikinci iyi yol, o toplumların halk tabanındaki yapılarını, dertlerini, çelişkilerini ve aynı zamanda ideallerini açığa vuran yine o toplumun ferdlerinin elinden çıkan hikâye ve romanları okumaktır.