Eğer bu gölete atlayarak kendi dünyamıza dönebiliyorsak, ötekilere atlayarak başka dünyalara gidebilir miyiz? Her birinin dibinde bir dünya olduğunu varsayarsak tabii.”
“Fakat ben dayının, Öbür Dünya ya da Öbür Taraf dediği yerde, ya da ne diyorsa desin, orada olduğumuzu sanıyordum. Sen demedin mi—”
“Of, Andrew Dayı’ya bakma sen” diye sözünü kesti Digory. “Onun, burası hakkında bir şey bildiğini sanmıyorum. Buraya gelmeye hiç cesareti olmadı ki. Sadece tek bir Öbür Dünya’dan söz etmişti. Düşün ki düzinelerce Öbür Dünya var.”
“Yani bu, onlardan sadece biri mi?”
“Hayır, bu ormanın bir dünya olduğuna inanmıyorum. Sanırım burası bir tür ara bölge.”
Polly şaşırmış görünüyordu.
“Görmüyor musun?” dedi Digory. “Hayır, dinle beni. Evdeki kiremitlerin altındaki tüneli düşün. Evlerin hiçbirinde bulunmayan bir oda o. Bir bakıma hiçbir evin bir parçası değil. Fakat bir kez tünele girdin mi, tünel boyunca yürüyebilir ve sıra evlerin herhangi birine girebilirsin. Bu orman da onun gibi bir yer olamaz mı? – dünyaların hiçbirinde olmayan bir yer, fakat bir kez girince her yere gidebileceğin bir yer.”