Unutma, gül senin ne kadar derinine inerse, sen de gülün o kadar içine girebilirsin. Bu orantı her zaman aynıdır. Bir an gelir, kimin gül, kimin izleyici olduğu belli olmaz. Bir an gelir, sen gül olursun ve gül sen olur. Gözleyen gözlenen olunca, bütün ikilikler kaybolur. O anda gerçeği bilirsin. Gülün varlığını hissedersin. Sonra dil devreye girsin, sanatını ortaya çıkar. Eğer bir ressamsan, fırçanı, boyalarını ve tuvalini al, resmini yap. Eğer bir şairsen, hemen hafızana koş ve bu deneyimi ifade edecek doğru kelimeleri çıkarıp al.
Ama deneyim yaşanırken, kendi kendine konuşma. İç konuşma bulanıklık yaratır. O zaman gülü derinliği ve yoğunluğu ile bilemezsin. O zaman sadece yüzeyini bilirsin. Ve eğer yüzeyini biliyorsan, ancak yüzeyini ifade edebilirsin. Sanatın pek değerli olmaz.